Son günlerde, ABD ile İran arasında nükleer müzakerelerin yeniden başlayabileceğine dair iddialar artış göstermeye başladı. Hem ABD hükümeti hem de İran yetkilileri, çeşitli platformlarda bu konuda yorumlarda bulunarak, olası müzakerelerin geleceği hakkında spekülasyonların önünü açtı. İki ülke arasında 2015 yılında imzalanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı'nın (JCPOA) çökmesi, iki tarafın da birbirine karşı olan güvensizliklerini artırmış durumda ve yeni bir anlaşmanın zorlu geçeceği öngörülüyor.
Nükleer müzakerelerin tarihi, ABD ile İran arasındaki karmaşık ilişkilerle paralel bir seyir izliyor. 2015 yılında, P5+1 ülkeleri (ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin ve Almanya) ile İran, nükleer programı üzerine kapsamlı bir anlaşma imzalamıştı. Ancak 2018 yılında ABD, anlaşmadan tek taraflı olarak çekildiği gibi, İran'a karşı ağır yaptırımlar uygulamaya başladı. Bu durum, İran'ın nükleer faaliyetlerine hız vermesiyle sonuçlandı ve iki ülke arasındaki gerginlik zirveye ulaştı. Son dönemde ise her iki taraf da yeni müzakerelerin şartları üzerinde düşünmeye başladığını belirtiyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı, nükleer anlaşmanın yeniden ele alınabilmesi için İran'ın öncelikle mevcut nükleer faaliyetlerini durdurması gerektiğini vurguladı. İran ise, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamalarda, yaptırımların kalkması ve ABD'nin anlaşmaya geri dönmesi durumunda müzakerelere açık olduklarını ifade etti. Washington ve Tahran, müzakerelerin yeniden başlaması konusunda farklı bakış açılarına sahip. ABD, İran'ın nükleer programının denetimi konusunda daha çok sıkı önlemler istemekte, İran ise siyasi ve ekonomik yaptırımların kaldırılmasını ön şart olarak ileri sürmektedir.
Her iki tarafın da müzakereleri yeniden başlatma isteği, bölgesel güvenlik dinamikleri ve uluslararası ilişkiler üzerindeki etkileriyle de dikkat çekiyor. Uzmanlar, müzakerelerin sonuçlanması halinde sadece iki ülke arasındaki gerilimin azalacağını değil, aynı zamanda Orta Doğu'daki istikrarın da artacağını öne sürüyor. Ancak, olası bir müzakere süreci, her iki ülkenin iç politikaları ve bölgesel aktörlerin tutumları tarafından şekillenecek gibi görünüyor.
Son olarak, ABD ve İran'ın nükleer müzakereleri yeniden başlatma çabaları, her ne kadar umut verici görünse de, geçmişte yaşanan zorluklar ve arka plandaki siyasi karmaşa, bu sürecin ne kadar başarılı olacağı konusunda önceden kesin bir yargıya varmayı zorlaştırıyor. Gelecek günlerde gerçekleştirilecek görüşmeler, ilişkilerin seyrini önemli ölçüde etkileyebilir ve dünya genelindeki nükleer silahlanma yarışının da yönünü değiştirebilir.