65 yaşındaki Ayşe Teyze, çocukluk yıllarında ailesinin maddi yetersizlikleri nedeniyle eğitimden mahrum kaldı. Ancak hayatta asla geç olmadığını kanıtlamak için şimdi, okuma yazma öğrenme serüvenine başladı. Yerel bir toplum merkezinin düzenlediği kursa katılarak, okuma yazma öğrenmeye çalışan Ayşe Teyze’nin bu süreçteki azmi ve kararlılığı, onu çevresindekiler için bir ilham kaynağı haline getirdi.
Ayşe Teyze, kursa başlamadan önce yaşadığı zor anıları sıklıkla dile getiriyor. "Çocukken ailem beni okutmadı, ev işlerinde çalışmamı istediler. O dönemlerde okuma yazma bilmemek, beni çok zor durumda bıraktı. Şimdi ise hiç geç olmadığını öğreniyorum" diyor. Ayşe Teyze, bu kursla birlikte sadece harfleri öğrenmekle kalmayıp, aynı zamanda kendine olan güvenini de tazeliyor. Her yeni kelime öğrendiğinde, yüzünde beliren gülümseme, onun bu serüvenin ne kadar kıymetli olduğunu gösteriyor.
Kurs eğitmeni, Ayşe Teyze’nin öğrenme isteğinin çok yüksek olduğunu belirtiyor. "Kursiyerlerimiz arasında en yaşlısı Ayşe Teyze ama enerjisi ve öğrenme azmi, en gençten bile fazla. Her derste not alıyor, sorular soruyor ve her konuyu enine boyuna kavramaya çalışıyor" diyerek onun azmini takdir ediyor. Yerel eğitim programları, yaşlı bireylerin öğrenme süreçlerine büyük katkı sağlamaktadır. Bu tür kurslar, yalnızca okuma yazma becerisi kazandırmakla kalmayıp, aynı zamanda sosyal etkileşim ve dayanışma duygusunu da pekiştiriyor.
Ayşe Teyze’nin okuma yazma öğrenme yolculuğu, çevresindekiler tarafından da büyük destek görüyor. Aile üyeleri, komşuları ve arkadaşları, ona elinden gelen tüm yardımı yapmaya çabalıyor. Kızları ve torunları, evde onunla birlikte alıştırmalar yapıyor, yeni öğrendiği kelimeleri kullanarak onunla birlikte vakit geçiriyor. Ayşe Teyze, bu deneyimin kendisini çok mutlu ettiğini belirtiyor: "Artık çocuklarıma veya torunlarıma kitap okumak istiyorum. Onlara okuduğum hikayeleri kendi hayalimle zenginleştirmek için sabırsızlanıyorum" diyor.
Ayşe Teyze, okuma yazma öğrenmenin sadece bireysel bir başarı olmadığını, aynı zamanda toplumun her kesiminde eğitim fırsatlarının artırılması gerektiğinin de bir simgesi olduğunu vurguluyor. "Benim gibi binlerce insan var, hocalarımızın desteğiyle daha fazla kişiye ulaşmalıyız. Eğitim, her yaştan insan için bir haktır ve bu hakka sahip çıkmalıyız" ifadelerini kullanıyor. Bu düşünceler, toplumda eğitim bilinçlenmesini artırmak adına önemli bir mesaj taşıyor.
Ayşe Teyze’nin hikayesi, birçok kişinin cesaretlenmesine neden olmanın yanı sıra, toplumsal farkındalık yaratma konusunda da büyük bir adım atılıyor. Eğitim sistemindeki eksiklikler göz önüne alındığında, insanların yaşına bakılmaksızın fırsat eşitliğine sahip olması gerektiği gerçeği bir kez daha gözler önüne seriliyor. Herkesin eğitim hakkına sahip olduğunu savunan Ayşe Teyze, bu konuda ısrarla sesini yükseltiyor çünkü o, hayatının hiçbir döneminde eğitimden yoksun kalınmaması gerektiğine inanıyor.
Sonuç olarak, Ayşe Teyze’nin okuma yazma öğrenme süreci, sadece bir bireyin hayalini gerçekleştirmeye çalışması değil, aynı zamanda bir toplumsal hareketin sembolü haline geliyor. Eğitimde fırsat eşitliği, yaş ve cinsiyet gözetmeksizin tüm bireyler için gerçekleşmesi gereken bir hak olarak öne çıkıyor. Ayşe Teyze, cesur duruşu ve azmiyle hepimize ilham vermeye devam ediyor.